Sağlık

Bağışıklık Sistemine Hangi Faktörler Yardımcı Olur?

Bağışıklık sistemi, vücuttaki bakteri ve virüsler gibi yabancı istilacı­ları belirleyerek yok etmek için tasarlanmıştır. Bağışıklık sistemi normal çalışırken mikroplara veya yabancı istilacılara maruz kaldığımızda has­talığı önleyebilir. Uyku, diyet, stres ve hijyen gibi çeşitli faktörler bağı­şıklık sisteminin performansını etkileyebilir ve bu davranışlardaki hata­lar bağışıklık fonksiyonuna zarar verebilir. Çoğu zaman bu faktörlerin etkisi fark edilmez. Ancak işyerindeki büyük bir projeye veya okuldaki final sınavlarına hazırlanırken hastalanma eğilimindeyseniz, muhteme­len bağışıklık sisteminiz stres, uyku eksikliği, aşırı yemek yeme veya hijyenik davranışlar nedeniyle bozulmuştur. Bu davranışlarda dikkatli olmak bağışıklık sisteminin uyarılmasını sağlar.
Bağışıklık sistemimizi uyaran ve etkileyen faktörleri aşağıda değer­lendiriyorum …

El yıkama

Hijyen, yani temizliğe önem verilmemesi vücudumuza yabancı mik­ropların geçişini artırarak bağışıklık sistemimizin yorulup yıpranmasına, floramızı oluşturan mikrobiyotamızın bozulmasına neden olur. Bu da ba­ğışıklık sistemimizi bozup daha sık hastalanmamızı sağlar. Ayrıca istilacı mikropları temasta olduğumuz diğer insanlara aktararak onların sağlığını ve hayatını riske etmemize neden olur. Bir nevi sinsi katili kendimize veya çevremize bulaştırmak anlamına gelir. Koronavirüs enfeksiyonu bunun tipik örneğidir. İnsanlar hijyenlerini olduğundan daha iyi gösterme eği­limindedir. Araştırmalarda insanların %85’inin umumi tuvaleti kullan­dıktan sonra ellerini yıkadığını bildirdiğini, ama gerçekte sadece %67’si­nin umumi tuvaleti kullandıktan sonra ellerini yıkadığını göstermiştir

Ayrıca eller yıkansa bile doğru şekilde yıkanamayabilir. Salgın Hastalık Kontrol Merkezleri, ellerin sabunla en az 20 saniye ovularak yıkanma­sını önermektedir. Umumi tuvalette 20 saniye el yıkamak birçok insana zaman kaybı gibi gelmektedir. Halbuki bu basit önlem sizi ve çevrenizi kurtarabilir.
Tuvaletler ellerinizi yıkamanız gereken tek yer değildir. Ancak araş­tırmalar, muhtemelen sosyal baskı, sabun, su ve lavabonun elverişli ko­numu nedeniyle tuvalette el yıkama şansımızın daha fazla olduğunu gösteriyor. İnsanların daha da küçük bir yüzdesinin bir köpeği veya ke­diyi sevmek (insanların %42’si), paraya temas etmek (insanların %27’si) ve öksürmek veya hapşırmak gibi (insanların %39’u) mikroplara maruz kalma riskini önemli ölçüde artıran diğer aktivitelere katıldıktan sonra ellerini yıkadığını bildirmektedir.

Basit hijyen kuralları şunlardır:

• Yiyecek hazırlamadan önce ve tuvaleti kullandıktan sonra ellerinizi sabun ve suyla yıkayın.
• Hapşırırken veya öksürürken ağzınızı ve burnunuzu bir mendille örtün veya elinizden ziyade dirseğinize öksürün.
• Tüm kesikleri iyice yıkayın ve bandajlayın. Herhangi bir ciddi kesik, hayvan veya insan ısırığı bir doktor tarafından muayene edilmelidir.
• Yaralar iyileşirken kabuğuna ellemeyin ya da sivilceleri sıkmayın. Bunu yapmak mikropların girmesine izin verir.

Saatler bu gece saat kaçta ileri alınacak? - GÜNCEL Haberleri

Uyku ritmi

Bağışıklık sistemi, sirkadiyen ritimlerimizin en önemlisi olan uy­ku-uyanıklık döngülerinden etkilenir. Çalışmalar, uyurken bağışıklık fonksiyonunu baskılayabilen stres hormonu kortizol seviyelerinin azal­dığını ve bağışıklık sistemini aktive eden melatonin sinyallerin arttığı­nı gösteriyor.46 Yani yeterli ve düzenli bir uyku bağışıklık sistemimizi olumlu etkileyen, çalışmasını düzenleyen bir faktördür.

Bu durumu, gündüz üretilen çöplerin gece çöpçülerimiz olan bağışıklık sistemi hücrelerimizce toplandığı şeklinde tarif ediyorum. Eğer gece de çöp üretmeye devam edersek çöpçülerimize yeterli zaman ver­memiş, dinlenmeden çalışmalarına devam ettirmek zorunda bırakmış oluruz. Bir süre sonra da çöpçülerimiz olan bağışıklık sistemi hücreleri­miz yorgunluktan ölecektir.
Uykunun önemli olduğunu bilsek de, özellikle yılın yoğun çalışma zamanlarında yeterli uyuyamayabiliriz. Bir araştırmaya göre, yetişkin­lerin %56’sı yeterli uyku aldıklarını söylemektedir. Bununla birlikte, yetişkinler için önerilen minimum uyku miktarı 7 saattir ve sadece %40’ımız gece ortalama 6-8 saat uyumaktadır.47 Bu durum bağışıklık sistemimizi olumlu etkileyen yeterli ve düzenli uykuya yeterli özeni gös­termediğimizi gösteriyor.

Aşıların yapılması

Aşılama ile birçok ciddi enfeksiyon önlenebilir. Kol ağrısı, hafif ateş ve aşı bölgesinde hafif kızarıklık gibi bazı yaygın yan etkiler meydana gelse de, aşılar genellikle güvenli ve etkilidir. Zaman zaman aşı karşıt­lığının toplum sağlığını tehdit eden inandırıcı söylemleri olsa da yeni koronavirüs salgınının güncel, ciddi bir tehdit olması, bütün dünyayı kasıp kavurması nedeni ile aşıların önemini bir kez daha göstermiştir.
Aşı, virüsün veya bakterinin zayıflatılmış, kuvvetli enfeksiyon yapma özelliği olmayan, fakat bağışıklık sistemini uyaracak antijenlerini içeren kısmının kişiye sıklıkla enjeksiyon şeklinde uygulanmasıdır. Bu şekilde bağışıklık sisteminin tehlikeli mikrop ve virüsleri tanıması, hafızasına alması ve mikrop kişiye girdiği andan itibaren hızlı bir şekilde yok edici tepkisini vermesi sağlanır.
İnsanoğlu balık hafızalıdır. Atalarının geçmiş deneyimlerini, toplum­ları tehdit eden olumsuz birçok olayı hatırlamaz. Suların dezenfeksiyo­nu, antibiyotiklerin keşfi ve aşıların geliştirilmesi insanların ortalama hayat süresini neredeyse 2 kat uzatmıştır.
Hayat kurtaran aşılara baktığımızda, ilk geliştirilen aşı çiçek aşısı olup tarihi 1798’di-r. Çiçek hastalığı binlerce yıl insanoğlunun soyunu tehdit etmiştir, son olarak 18. yüzyılda her yıl yüz binlerce insan çi­çek hastalığından ölmüştür. O dönemde Avrupayı kasıp kavuran çiçek hastalığının önleyici aşısı ilk olarak Osmanlı İmparatorluğu’nda, İstan­bul’da yapılmaya başlanmıştır. İstanbul’da çiçek hastalığı geçiren kişiler­den alınan mikroplu deri parçaları sağlıklı insanların ciltleri üzerinde açılan küçük kesiklere temas ettiriliyordu. Kaynaklara göre Türklerin farklı çiçek aşısı yöntemleri vardı. Bunlar arasında en iyi bilineni, çiçek hastalığına yakalanmış birisinin mikroplu akıntısının alınıp, bir ceviz kabuğuna konulup saklanması idi. 52 Genellikle mayıs ayında, sağlıklı çocuğun kolu çizilip gülsuyu ile sulandırılan bu madde damlatılırdı. Mikrop böylece çocuğa geçer, vücutta dağınık 1O-15 çiçek çıbanı çı­kar fakat hastalık hafif geçirilirdi. 1700’lü yılların başında İstanbul’da bulunan İngiliz elçisinin eşi Leydi Montagu, Türklerin çiçek hastalı­ğından korunma şeklini İngiltere’ye taşımıştır. İngiltere’de anlatılan bu deneyimden etkilenen Dr. Edward Jenner çiçek hastalığı geçiren inek­lerden alınan irin ile ilk modern çiçek aşısını 1 796 yılında geliştirmiştir. Çiçek aşısı sayesinde çiçek hastalığının kökü kazınmış ve tarihin tozlu yaprakları arasında yerini almıştır. Fakat her zaman tedavisi olmayan biyolojik bir tehdit olabilecek şekilde çeşitli ülkelerde laboratuvarlarda saklanmaktadır.

Bilim Kurulu Üyesi Kayıpmaz: Aşılar evde de uygulanabilir | NTV

Takvim yaşından hızlı yaşlanmamak

Yaşlandıkça bağışıklık tepkisi kabiliyetimiz azalır ve bu da daha fazla enfeksiyona ve kansere yakalanmamıza katkıda bulunur. Gelişmiş ül­kelerde yaşam beklentisi arttıkça yaşa bağlı sağlık sorunlarının görülme sıklığı da artmaktadır. Bazı insanlar sağlıklı yaş alırken, birçoğu sağlık­sız yaş almaktadır. Çalışmalarda, genç insanlarla karşılaştırıldığında yaş­lıların bulaşıcı hastalıklara yakalanma olasılığının ve daha da önemlisi, bunlardan ölme olasılığının daha yüksek olduğu gösterilmiştir. Solunum yolu enfeksiyonları, grip, COVID-19 virüsü ve özellikle pnömoni dünya çapında 65 yaş üstü kişilerde önde gelen ölüm nedenidir. Kimse bunun neden olduğunu bilmiyor, ancak bazı bilim adamları bu artmış riskin T hücrelerinden, muhtemelen yaşla küçülen timüs dokusundan ve en­feksiyonla savaşmak için daha az T hücresi üretmekten kaynaklandığını belirtiyor. Timüs fonksiyonundaki yaşa bağlı bu azalmanın T hücrelerin­deki düşüşü açıklayıp açıklamadığı veya diğer değişikliklerin rol oynayıp oynamadığı tam olarak anlaşılamamıştır. Ek olarak, kemik iliğinin ba­ğışıklık sistemi hücrelerini üreten kök hücrelerinin üretme yeteneğinde azalma da bağışıklık sisteminin yaşlılarda bozulmasına zemin hazırlar.

Burada insanlara düşen önemli ev ödevleri vardır.

• Sigara içmeyin
• Meyve ve sebzelerden yüksek Akdeniz tipi beslenin

• Düzenli egzersiz yapın
• Sağlıklı kilonuzu koruyun
• Alkol tüketmeyin
• Yeterli ve kaliteli uyuyun
• Ellerinizi sık sık yıkayın, etleri iyice pişirin, gıdalardan enfeksiyon bulaşmasını engelleyin
• Stresi en aza indirin
• İbadet edin

Temiz su tüketilmesi

Su, vücut hücrelerimize oksijen taşınmasına yardımcı olur, bu da sistemlerimizin sağlıklı çalışmasıyla sonuçlanır. Ayrıca toksinlerin vü­cuttan atılmasında da rol oynar. Bu nedenle sağlıklı temiz su tüketimi­nin artırılması toksinlerin birikimini azaltır ve bağışıklık sistemimizin olumsuz etkilenmesini önler .. Bir organizmanın yaşına bağlı olarak ye­terli miktarda vücut sıvısına sahip olunmasının; bağışıklık fonksiyonu üzerinde büyük bir etkisi bulunmaktadır.55 Bu nedenle ozmotik duru­mun bağışıklık fonksiyonunu etkileyen bir faktör olarak düşünmemiz, su tüketimi ve günlük ihtiyaç ile bağışıklık-hastalık dinamikleri hakkındaki bilgimizi geliştirmemiz gereklidir. Günümüzde çoğu insan yeter­li sıvı tüketebilmektedir. Fakat tüketilen sıvının içinde oransal olarak sağlıklı su tüketimi geri planda kalmakta, şekerli soda, gazoz ve früktoz içeren sağlıksız sıvı kaynağı içecekler daha fazla tüketilmektedir.
İçme suyunun hem yeterli hem de güvenli olması gereklidir. Bazı ülkeler katı su güvenliği standartlarına uymamaktadır.

RUS BİLİM İNSANLARI, UZAK BÖLGELERE TEMİZ SU SAĞLAYABİLECEK KOMPAKT SU  ARITMA TESİSLERİ GELİŞTİRDİ

Stres ve bağışıklık sistemi

Fiziksel veya psikolojik baskıya neden olan olaylarla başa çıkma ye­teneklerimiz aşıldığında stres tepkisi oluşur. Bu durum, vücudumuzun stres hormonu olan kortizolü daha fazla üretmesine neden olur. Kısa süren stres ataklarında kortizol hormonu iltihabı azaltarak bağışıklığı­nızı artırabilir. Ancak stres süresi uzadıkça, zamanla vücudunuz kanı­nızdaki yüksek olan kortizole alışabilir. Bu durum da bağışıklık sistemi işlevlerini bozarak daha fazla iltihaplanma için kapıyı açar. Ek olarak, stres vücudun enfeksiyonla savaşmaya yardımcı olan beyaz kan hücreleri olan lenfositlerinizi azaltır. Lenfosit seviyeniz ne kadar düşükse soğuk algınlığı, grip ve ağız içi aftlar dahil olmak üzere virüs enfeksiyonlarına o oranda yatkınsınız demektir.

Bu yazıyı değerlendirin

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu